
Bir sabah uyanıyorsun ve yanındaki adamın kahvesini nasıl sevdiğini, kaç şeker attığını, ne zaman sessiz kalacağını ve ne zaman gülümseyeceğini ezbere biliyorsun. Kulağa romantik geliyor, değil mi? Ama bir sorun var: İçinde bir yerlerde kıpırdamayan bir şeyler var. Heyecan yok, merak yok. Ve en önemlisi, o büyük aşk hissi… o da bir şekilde kaybolmuş gibi.
O zaman soru şu: Bu hâlâ aşk mı, yoksa sadece alışkanlık mı?
Çünkü bazen birini sevmekle ona alışmak arasındaki çizgi o kadar ince ki, fark ettiğinde çok geç olmuş oluyor. İnsan kendini, “Ama o iyi biri…” diye başlayan cümlelerin içinde buluyor. “Beni seviyor, ben de onu seviyorum herhalde?” diye sorarken, aslında kendine yalan söylediğini bile anlamıyor.
Ve işte burada büyük tehlike başlıyor: Aşkı, alışkanlıkla karıştırmak.
Alışkanlık mı, Aşk mı? Test Ediyoruz!
Hazırsan küçük bir test yapalım. Aşağıdaki sorulara cevap ver:
1. Onunla zaman geçirmek hâlâ seni heyecanlandırıyor mu, yoksa birlikte olmanız bir rutin mi haline geldi?
2. Onun yanında kendini gerçekten mutlu hissediyor musun, yoksa sadece “idare eder” mi diyorsun?
3. Onun varlığı, hayatını gerçekten güzelleştiriyor mu, yoksa sadece hayatını kolaylaştırıyor mu?
4. Eğer şu an yalnız olsaydın, onunla olmayı gerçekten seçer miydin, yoksa “ama onca yılın hatırı var” mı diyorsun?
Eğer bu soruların çoğuna içini burkan bir “hmm…” ile cevap veriyorsan, muhtemelen aşkın yerini alışkanlık almış demektir. Ve alışkanlık, o kadar sinsice gelir ki, fark ettiğinde çıkış yolunu bile göremeyebilirsin.
Rahatlığa Kapılma Tuzağı
Şimdi gelelim rahatlığa. Alışkanlıktan bile daha büyük bir bataklık. Çünkü insan bazen bir ilişkiye “aşktan” değil, rahatlıktan tutunur. Hayatında biri olması güzeldir, hafta sonları kahvaltıya tek başına gitmemek güzeldir, düğünlerde yalnız kalmamak güzeldir… Ama burada gerçek şu: Bu, aşk değildir.
Eğer bir ilişkide kalma sebebin, yalnız kalmaktan korkmaksa, bir şeyleri yeniden kurmakla uğraşmak istemiyorsan ya da “bunca yıl boşa mı gitsin” diye düşünüyorsan, o ilişki aslında çoktan bitmiştir. Ama sen, fark etmemek için elinden geleni yapıyorsundur.
Peki Ne Yapmalı?
Eğer aşk yerine alışkanlık ya da rahatlığa tutunduğunu fark ettiysen, şimdi kendine sorman gereken asıl soru şu: Bu şekilde bir ömür geçirebilir misin?
Eğer cevabın “hayır” ise, yapman gereken şey çok açık: Cesur ol. Evet, bir düzeni yıkmak, yeni bir hayata başlamak, hatta yalnız kalmayı göze almak korkutucu olabilir. Ama kendini, seni artık mutlu etmeyen bir hikâyenin içinde kaybetmek çok daha korkunçtur.
Unutma, hayat bir kez yaşanıyor. Ve sırf yalnız kalmamak için “idare eden” bir aşk hikâyesine razı olmak, kendine yapabileceğin en büyük haksızlık.